TurkishEnglishBulgarianChinese (Traditional)FrenchArabicGermanGreekItalianJapaneseKoreanPortugueseRussianSpanish

Dojo; Dünya üzerinde, Asya savaş sanatlarını öğreten çok sayıda eğitim merkezi vardır. Fakat, bu merkezlerden pek azı dojo ismini taşır. Stüdyo, jimnastik salonu, spor salonu gibi daha bilindik isimler, bu tür merkezler için daha uygundur. Bu tür kuruluşlar, sanatın yalnızca dış kabuğunu öğretir, onun kalbini ise ne anlar, ne de iletebilirler. Bunu büyük bir zararı yoktur; çünkü bu tür bir okulun sıradan müşterisi yalnızca bedenini değiştirmekle ilgilenir. Kişiliğini değiştirmek için herhangi bir arzu duymaz.

Dojo sözcüğü ”yol mekanı” olarak tercüme edilebilir. Sözcüğün anlamı ise, öğrencinin, seçtiği sanatın nihai gerçeğine ulaşmaya çalıştığı mekandır bir okulda, tıpkı dojoda olduğu gibi teknikler öğretilir. Buna karşın dojoda teknikler yalnızca belli bir sona ulaştıran araçlar olarak görülür. Tekniklerde ustalaşılmalıdır, fakat bu yalnızca çalışmanın başıdır; sonu değil. Bir okulun amacı ise, kişiyi yeni bir şeyler öğretmektir; bir dojo?nun amacı ise kişiyi yeni bir şeye dönüştürmektir. Bir okul, nasıl öldürüleceğini öğretir, bir dojo ise nasıl ölüneceğini öğretir. Dojo?nun üyesi savaşmak üzerine düşünmez. Savaşmamak üzerine de düşünmez. O, bu düzeyin çok daha ötesine ulaşmaya ve savaşın özünü kavramaya çalışır.

Bir dojo ile okuldaki ilk eğitimler aynı olsa da, amaçlar tümüyle farklıdır; yöntemler de öyle. Okulda bir öğretmen ve öğrenciler vardır; dojoda ise bir usta ve izdeşler vardır. Öğrenci, derslere yeni bir şey öğrenmek için devam eder; deshi olarak bilinen, izdeş ise, ruhsal gelişim için devam eder. Deshi olma eylemi, bu sürecin ilk aşamasıdır. Bir deshi adayı, kabul edilmeden önce, uygun bir nyunanshin tavrına sahip olduğunu kanıtlamalıdır. Bu, esnek bir ruha sahip olmak ve dojo tarafından biçimlendirilmeye uygun olmak anlamına gelir. Kişinin bir deshi olmak için egosunu ustasına, senseiye teslim etmesi gerekir. Gerçekten de, tüm içtenliğiyle, ”işte buradayım. Bana istediğini yap”, diyebilmelidir.

Gerçek bir dojonun, fiziksel olarak oldukça sade ve işlevsel bir görünüşü vardır. Belli bir Zen etkisinin hissedildiği dojoda güzellik, nesnelere değil, nesnelerden arındırılmış bir boşluğa saklanır. Dojo bir tapınak değildir, fakat dini bir mekana özgü pek çok özellik taşır. Bir sporun salonu değildir, fakat ilk bakışta, üzerinde yoğunlaşılan temel etkinlik fiziksel çalışmalarmış gibi görülür. Dojo, askeri bir kışla değildir, fakat izdeşler bir askere benzerler.

Modern bir okul ile geleneksel bir dojo arasındaki, beklide en belirgin ayırt edici özellik öğrencilerdir. Modern okullar, müfredat programlarına ve eğitim yöntemlerine, öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun pek çok ayrıcalık sokmuşlardır. Diğer yanda, dojo esnek değildir; deshi kendini tümüyle dojoya uydurmalıdır. Katı disiplin, bu süreci hem kaçınılmaz, hemde kişilerden bağımsız duruma getirir.

Dojonun zemininin her santimetrekaresi, diğer santimetrekarelerine göre bir kıdeme sahiptir ve bu duruma gereken saygı gösterilmelidir. Bir deshinin, dojo içinde kendi derecesine uygun olmayan bir bölümü kullanmasına asla izin verilmez. Bu durum, farklı derecelere sahip olan iki deshi arasında da geçerlidir. Bir izdeşin, dojo içinde kendi derecesine uygun olmayan bir yere oturduğu asla görülmez. İzdeş, diğer deshilerle olan ilişkisine göre oturacağı yeri seçerken de aynı özeni gösterir. Otururken, kendinden kıdemli kişilere dikkat eder ve oturacağı yeri, kendinden kıdemli olanların karşısındaki durumunu belirtecek şekilde seçer.Dojonun içinde ve dışında, hem elbiseleri hemde tavırları tertemizdir.Eğitim sırasında kullanılacak olan temiz bir üniforma ve sokakta kullanılacak olan gösterişsiz giysiler, her öğrenci için standarttır. Bundan daha azı, düzensiz ve disiplinsiz bir ruhun göstergesi olarak kabul edilir. İdman üniforması, yalnızca idman üniformasıdır. Kişisel bir üniforma yada gösterişli bir üniforma giymek egonun göstergesidir; ve ego, izdeşin yok etmeye çalıştığı bir şeydir.

Sensei, bir öğretmenden çok bir rehberdir. Sensei sözcüğü, ”önce doğan” şeklinde tercüme edilebilir. Bu sözcükten anlaşılacağı gibi, sensei, öğrencinin ulaşmaya çalıştığı yerde olan kişidir. Kancho, yani dojonun baş ustası olarak görevi, öğrencilerin doğru yönde ilerlemelerini sağlamaktır. O, yalnızca doğru yolu işaret eder; gerçek yolculuk deshi ye kalır. İyi bir sensei, öğrencilerini ne yaptıklarıyla yada ne yapabilecekleriyle etkiler. Ürkütücü bir irade yoğunluğu saçan Senseiye karşı asla dikkatsizce yada rasgele davranılmaz. O asla hiçbir şart altında, kendine saygı gösterilmesini beklemese de, kıdemli öğrenciler bu konu üzerinde titizlikle dururlar. Sensei? lerine karşı saygısız bir davranışı, kişisel bir hakaret olarak değerlendirir ve buna göre tepki verirler. Böyle bir tepkiyi, Senseilerini şereflendirmek için göstermezler; iyi bir sensei, zaman zaman herkesin gevşemesini ve olağan davranmasını tercih eder. Bunun yanı sıra, kıdemli bir deshi, disiplinin değerini anlar.Senseinin karşısında eğilmenin, kişinin kendi yararına yaptığı bir çalışma olduğunu bilirler. Aynı zamanda, gevşemiş bir disiplinin tüm dojoyu da zayıflatacağını bilirler.

Bir dojoda sensei?nin bile, kutsal mekan, yani shinza karşısında ikinci derece rolü vardır. Büyük yada kücük, sade yada süslü olsun, kutsal mekan, dojo?daki en kıdemli noktadır.

İstisnasız olarak her dojonun kutsal bir mekanı vardır ve bu mekana karşı büyük bir saygıyla davranılır. Tıpkı samurayın kılıcı gibi kutsal mekan da,yalnızca bir nesne olmanın çok ötesindedir ve dojonun gerçek ruhunu ifade eder. Kişi ne kadar üstün olursa olsun, shinza ona sürekli olarak, halen gidilecek ne kadar çok yolu olduğunu anımsatır.

Bunların tümünü (deshinin disiplinli tavırları, sensei ve dojo) bir araya getirdiğinizde, karşınıza son derece özel bir mekan çıkar. Henüz acemi olanları ürküten bu durum. Kıdemli öğrenciler için, en güçlü uyuşturucu maddeden daha fazla bağımlılık yaratan bir durumdur. Bu öğrenciler için dojo her şey demektir. Burası büyük bir şiddet ve büyük bir huzur ortamıdır. Burada büyük bir alçakgönüllülük ve büyük bir otorite bir aradadır. Bu nitelikleri başka yerlerde de görebilirsiniz; ancak tümünü bir arada, bir insanda, yalnızca dojo da görebilirsiniz.

Geleneksel bir dojoda öğrenci, her hafta saatler boyunca, kendini sakat bırakabilecek bir yaralanmadan yada ölümden kıl payı uzakta yaşar. Sıradan bir idmanda, psikolojik gerilim, dışarıdan hissedilebilecek kadar yoğundur. Havada sanki bir elektrik akımı varmış gibidir; kişisel egoyu yakan deshi yi başka bir şeye, hem güze hem de ürkütücü bir şeye dönüştüren bir elektrik akımı.

Bu öğrenciler ne tür insanlardır, Sert insanlardır. Geleneksel bir dojo da çocuk bulunmaz; ölümü öğrenmek olgun olmayanların işi değildir. Aynı zamanda, burada ne sanat aşıkları, neden hayalciler görürsünüz. Burada göreceğiniz insanlar, yaşamın her alanından gele yetişkinler ve bir sürü profesyoneldir. Ordu mensupları ve mühendisler, işçiler, işadamları ve polisler; dojoda eğitilen bu insanların tümü de güç ile yaşayan onun değerini anlayan insanlardır.

Dojodaki izdeşi, öğrenciden ayıran şey, izdeşin farklı şeyler yapması değil, aynı şeyleri farklı bir biçimde yapmasıdır. İnsanlara korunmayı öğreten bir okulun öğrencisi, savaşmak için gerekli olan teknikleri öğrenir. Dojodaki izdeş ise bunun ötesine geçer. Kendini egosu boğuluncaya dek sanatın derinlerine batırır. Öğrenci, bir şeyler toplamakla meşgulken ,deşhi vermekle meşguldür. Verir, verir ve verir, ta ki boş bir kabuktan başka bir şey kalmayıncaya dek. Bu noktada, savaşmak ya da savaşmamak aynı şey olur. Ardından, dönüşümün farkına bile varmadan o da bir sensei, kendi dojosunun ustası olur. O zaman oturabilir; bir şey yapmaz, yalnızca oturur. Fakat garip ve ürkütücü bir güzellikle oturur.

Joe HYAMS’ın ZEN ve SAVAŞ SANATLARI’ndan.

Paylaş.